
gıda [غداء]
Tiryaki için tiryakisi olduğu zamazingo, derman, mazot. Sözgelimi esrarkeş için esrar, afyonhâr için afyon, kokainman için koku. Burada Anadolu sahasındaki en eski şahidim XVI. yüzyıldan şair Sâfî ise de Çağatay sahasında Ali Şîr Nevâî’nin “Lisânü’t-Tayr”ında da gıdā yine aynı şekilde geçmektedir. Dolayısıyla tabirin tarihini en az bir asır daha geriye götürebiliriz. Şu an için izini 1400'lerden 1900'lü yıllara kadar kesintisiz bir şekilde sürebiliyorum.
“Subh olup irse gıdāsına zamān
Esner av isteyen it gibi hemān”
(Filibeli Vecdî, XVI. asır)
“Nâgehân keyfiyyet zamânı geçüp
Yok gıdâ gördün âh u zâr etdün”
(Sâfî, m. XVI. asır)
“... ol dîvâr-ı kahvehanede musavver hayyât-ı bî-hayât gibi pîçîdeendâm-ı efsürdegî olan bengîler gıdâların zehirlenip ve hâsegîler nûş-ı nîş der-kafâ-yı gül-bâ şeker ile damâğ-ı ârzûlarına sûret-i tatyîbde halâvet-bahş-ı firîb oldukları esnâda...”
(Seyyid Vehbî, h. 1148/m. 1735)
“Meftûn-ı habb-ı hâlî vü sarhoş-ı la’lîyiz
Düştük belâ-yı keyfe gıdâmız budur bizim”
(Nedîm, m. XVIII. asır)
“Her zamân afyon-ı hâlünle olınmaz neş’e-yâb Ehlikeyf ânun içün her gün gıdâsın artırur”
(Muvakkitzâde Pertev, 1219/1804)
“Dersaadet halkının eskiden yüzde sekseninin afyon kııllandığına, cami ve tekkelerde bulundukları zaman bile ceplerinde taşıdıkları kutulardan hab halinde yapılmış ve ‘gıda’ tabir ettikleri afyonu çıkarıp kullandıklarına bakılırsa tiryakilere tam bir serbesti verildiği ve sayılarının bu yüzden çoğaldığı anlaşılmaktadır.”
(Abdülaziz Bey, 1918’den önce)
"Geceleri gıdası biten bir kokainci içün dünyânın gayyâ kuyusundan bir farkı yokdur. Mükeyyifâtdan zehirlerin elebaşısı olan kokain, iştiha ve uykuyu dehşetli keser."
(Temmuz 1340/1924 tarihli imzasız dergi yazısı)
“Kokain kullanan bir madamın maymunu da bu ilahî toza hanımıyla beraber alışmış. Zeki hayvan, bu iptilasında insanları geçmiş. Hanımının ceplerini, kutularınıkarıştırıp da gıdasını bulamadığı günler sinirlenir, titizlenir, çırpınır, evi altüst eder, kıyametleri koparırmış.”
(Hüseyin Rahmi Gürpınar, 1932)